Çevre Kaygısı ve Ekolojik Yenilik Her Yerde

Rekabet, yeni trendleri de beraberinde getiriyor. Günümüzün rekabet trendi ise çevre dostu, ekolojik yenilikçilik olarak tanımlanabilir.

Ekolojik yenilikçilik ile sürdürülebilir bir kalkınma ana yol olarak alınmalıdır. Bu şemsiye altında sektörlere göre ekolojik yenilik alanları saptanacak, böylece rekabet avantajları da ayrışacaktır.

Bilginin açığa çıkmasını kolaylaştıran organizasyon yapıları, bilginin yayılma etkisiyle yeni kavramları hayata geçirecektir. Yaratılan bu network etkisiyle, endüstriyel kümeler aynı dili konuşacak, rekabet gücü, karlılık, büyüme, üretkenlik artacaktır.

Sürdürülebilir liderlik, büyüme, verimlilik, içinde bulunulan kümenin diğer taraflarının lehine yaratılan katma değer, kurumsal olarak kendi kendini yeniden var etmenin temel dayanağı durumuna gelmiştir. Bunun vazgeçilmezi de rekabette yenilikçiliğin yeni trendi ekolojik yenilikçiliktir. Artık tüm sektörlerin fikir üreticileri, bu kavramların altını doldurmaya çalışıyor. Endüstriyel etkinlikleri hak ettikleri düzeyde felsefi yaklaşımlarla ele alan bilim ve düşünce adamları, sektörlerin özgün koşullarına uygun yeni ufuklar açıyor.

Bir yandan da mühendisler, çevre ve ekolojik içerikli felsefi yaklaşımların gereklerini yerine getirmeye çalışıyor. Enerjinin temininden, çevresel etkileri ve verimli kullanımına uzanan süreçlerin tümünü ele geçirmeyi başaran teknolojik yeniliklere imza atılıyor. Diyalektik bir etkileşim içinde her yeni ürün yeni fikirlere kaynaklık ederken, yeni fikirlerin de ete kemiğe bürünüp bir bir hayatın içine girdiğine tanık oluyoruz.

Artık yenilerken de özellikle gözlerin üzerinde olduğu bir sektördeyken ortak ekolojik kaygıları gözeten ve bizzat hizmette, süreçlerde daha da ötesi üründe somutlaşmış sonuçlar sunmak gerekiyor. Bunu yapanlar her zaman en az bir adım önde olmayı başarıyor. En iyi hizmeti, en iyi ürünü üstelik en iyi süreç yönetimi ile sunanlar, kendini ortaya sermekte de cesaret buluyor; diğerleriyle biraya geliyor, bilginin aktarımında ve böylece büyümesinde üzerine düşeni yapıyor.

Türkiye’de bu gelişmelerin lojistik ve tedarikçilerine yansımalarını görmek için en güzel ortam, logitrans Transport Lojistik Fuarı sayesinde oluşmaktadır. Orada olanlar, orada olanları görecek, bilecek, duyacak.

Bu arada geçtiğimiz günlerde, sektörün uzman gazetecilerinin zaman zaman yaptığı test sürüşlerinden biri gerçekleşti. İsveç’in Göteburg kenti çevresindeki 250 kilometrelik farklı özelliklere sahip bir parkurda gerçekleşen sürüşün başrolünde, Yeni Volvo FH serisi araçlar vardı. Gördük ki; büyük umutlarla geliştirilmiş bulunan aracın farkı, felsefesinde yatıyor.

Sürdürülebilir taşımacılık çözümleri üreten ve yetkililerinin; ‘yakıt tüketimini azaltmak için sürekli çalışıyor ve her damlaya önem veriyoruz’ diye açıkladıkları felsefe, aracın her noktasına yansımış.

Test sürüşleri; Volvo’nun, her biri kendi alanında en önemli başarılara imza atmış mühendislerinin sunumlarıyla başlayıp bizzat gözlemleriyle devam etti. Gazetecilerin araç sürüşlerine olduğu kadar, sürüş sonrası da gözlerinin içine bakarak, yaptıklarının yarattığı etkiyi görmeye çalışan Volvo uzmanları, sonuçtan oldukça memnun ayrıldı… Daha çok çeşitli ve kapsamlısını yine kısa bir süre önce hemen her markanın yer aldığı Hannover’de görmüştük. Ancak Türkiye açısından üretim ve pazar payıyla yaygın kullanım alanına sahip iki dev markayı MB ve Ford çekici ve kamyonları, yine etkin bir logitrans katılımcısı olarak göreceğiz.

Bu iki markanın Türkiye’de yaptıkları yatırımların yanı sıra yıllar boyunca gözlemlediğimiz müşterilerine yakın olma faaliyetlerinde yaptıkları seçimle potansiyeli iyi değerlendirdiklerini düşünüyorum.

İlker ALTUN
ilker@aysberg.com

Scania Eğitim Laboratuvarı Konya'da Açıldı
Renault Trucks Yeni Modelleri İle Türkiye Turuna Çıkıyor
Iveco Group’un Yeni CEO’su Olof Persson Oldu
TruKKer Avrupa'da Hizmet Ağını Genişletmeyi Hedefliyor
Otokar, Atlas Kamyon Ailesine İki Yeni Model Ekledi