Depo ve dağıtım operasyonlarında geliştirdiği projelerle verimliliği artıran, hata oranlarını azaltan ve müşteri deneyimini yeni bir boyuta taşıyan şirket, yapay zekayı yalnızca bir teknoloji yatırımı değil, kültürel bir değişim olarak gördü.
Ekol AI Dönüşüm Programı Lideri Melike Özeker, yapay zekanın şirketin lojistik operasyonlarına nasıl yön verdiğini, rota optimizasyonundan tedarik zinciri yönetimine kadar yarattığı etkileri dergimiz için anlattı.
Lojistik operasyonlarınızda yapay zekâ ve büyük veriyi ne şekilde kullanıyorsunuz ve bu teknolojiler karar alma süreçlerinizi nasıl dönüştürdü?
Günümüzde yapay zeka ve veri kullanımı, şirketlerin operasyonel süreçlerini verimli şekilde yönetmeleri açısından vazgeçilmez bir unsur haline geldi. İnovasyonu DNA’sında barındıran bir şirket olarak, kurulduğumuz günden bu yana müşterilerimizin ihtiyaçlarını, beklentilerini ve lojistik süreçlerde karşılaştıkları sorunları doğru analiz ederek, özel çözümler sunan hizmetler geliştiriyoruz. AR-GE ekibimiz tarafından geliştirilen yazılımların sağladığı esneklik sayesinde, sürekli değişen müşteri ihtiyaçlarına hızlı ve etkili yanıt verebiliyoruz. Depo operasyonlarımızda kullandığımız otomasyon teknolojileriyle hata oranlarını en aza indiriyor; portal uygulamalarımızla müşterilerimize gerçek zamanlı bilgi akışı sağlıyoruz. Ürün kabulden depolama ve araca yüklemeye kadar tüm süreçlerin tamamen otomatize edildiği son teknoloji otomasyon sistemleriyle yürütülen operasyonlarımız bulunuyor.
Rota planlama ve optimizasyonda veri analitiği hangi somut avantajları sağladı? Teslimat süresi veya maliyetlerde nasıl farklar gözlemlediniz?
Ulusal dağıtım operasyonlarımızda yük-araç eşleştirme ve rota planlama süreçleri manuel olarak yönetiliyor. Bu alandaki verimliliği artırmak amacıyla, süreçleri dijitalleştirerek optimize etmeye yönelik kapsamlı bir proje başlattık. Projenin tamamlanmasıyla birlikte, en uygun yük-araç eşleşmelerinin yapılabilmesi, rota planlamalarının maksimum verimlilikle oluşturulması ve araç doluluk oranlarının artırılması sağlanacak. Böylece, teslimatlar minimum mesafe ile, müşteri KPI taahhütlerine uygun şekilde ve zamanında gerçekleştirilebilecek.
Bu projeyle eş zamanlı olarak, süreçlerdeki verimsizlikleri tespit ederek düzeltici aksiyonlara odaklandık. Yürütülen çalışmalar sonucunda, ana aktarma merkezinden zamanında çıkış oranı %35’ten yüzde 95’e çıkarıldı; teslimat KPI performansı ise yüzde 95’ten yüzde 99’a yükseltildi. Tüm bu iyileştirmeler, fazla mesai ve ek araç ihtiyacını önemli ölçüde azaltırken, operasyonel maliyetlerin etkin şekilde kontrol altına alınmasını sağladı.
Tedarik zinciri yönetiminde büyük veri size nasıl öngörüler sunuyor? Özellikle stok yönetimi ve talep tahminleme gibi süreçlerde nasıl bir katkı sağladı?
Yeni teknolojilerin ve büyük verinin lojistik süreçlere entegrasyonu, sektöre önemli fırsatlar ve avantajlar sunuyor. Özellikle otomasyon ve yapay zeka uygulamaları, rutin görevlerin hızlandırılması ve hata oranlarının azaltılması gibi somut faydalar sağlarken, iş gücünün daha stratejik ve yaratıcı alanlara yönlendirilmesine olanak tanıyor.
Ekol olarak “Daha iyisi için” mottomuz doğrultusunda yapay zekayı ve büyük veriyi işimizin merkezine konumlandırıyor, “Daha iyi bir inovasyon” yaklaşımıyla operasyonel süreçlerimizi sürekli iyileştirmeye odaklanıyoruz. Bu kapsamda, müşterilerimize yapay zeka destekli, akıllı operasyonlar üzerinden güçlendirilmiş bir hizmet deneyimi sunmayı hedefliyoruz. Geldiğimiz noktada yalnızca iş süreçleri değil, aynı zamanda hizmet kalitesi de dönüşüme uğramış durumda. Müşteri beklentilerini önceden tahmin eden sistemler, kişiselleştirilmiş çözümler ve chatbot destekli süreçler sayesinde hem iç hem dış paydaşlara daha hızlı ve etkili yanıtlar verilebiliyor. Yapay zeka ve büyük verinin kullanımı, tedarik zincirinin tüm halkalarını entegre bir yapıya dönüştürüyor. Depolar, mağazalar, dağıtım merkezleri ve e-ticaret kanalları artık bir bütün olarak çalışıyor; her adım izlenebilir, ölçülebilir ve optimize edilebilir hale geliyor. Bu dijital dönüşüm, yalnızca teknolojik altyapı yenilenmesini değil; aynı zamanda hizmet üretim biçimimizin de yeniden tanımlanmasını beraberinde getiriyor.
Bu yeni yaklaşım, geleneksel depo yönetim sistemlerinin ötesine geçen, müşteri odaklı, esnek ve yönetilebilir bir yapıya sahip Fulfillment Management System (FMS) mimarisiyle hayata geçiriliyor. Biz de bu geçişle birlikte artık sadece ürünlerin fiziksel hareketlerini değil; karar alma süreçlerini, maliyet yapılarını, müşteri çağrı merkezlerini ve müşteri deneyimini iş birliği modelleriyle yöneten yeni nesil bir fulfillment yönetim anlayışını benimsiyoruz.
Trafik, hava durumu, yakıt tüketimi gibi dışsal faktörlerin rota optimizasyon sisteminize entegrasyonu nasıl gerçekleşiyor?
Trafik, hava durumu ve yakıt tüketimi gibi dışsal faktörlerin rota optimizasyon sistemlerine entegrasyonu üzerine aktif olarak çalışıyoruz. Bu alanda yakın iş ortaklarımızla birlikte geliştirdiğimiz projelerle, gerçek zamanlı trafik ve meteoroloji verilerini, araçlardan gelecek anlık bilgilerle birleştirerek rota tahmini ve optimizasyonu yapmayı hedefliyoruz. Amacımız; yalnızca en kısa mesafeyi değil, aynı zamanda yakıt verimliliğini, sürüş güvenliğini ve teslimat sürelerini dikkate alan, dinamik şekilde güncellenebilen rotalar oluşturmak. Bu sayede operasyonel verimliliği artırırken, müşteri KPI’larına da daha yüksek bir doğrulukla ulaşmayı planlıyoruz.
Önümüzdeki dönemde yapay zekâ ve büyük veri yatırımlarınızı artırmayı planlıyor musunuz? Bu teknolojilerin sektör geleceği hakkında öngörüleriniz nelerdir?
Verimlilik odağımız doğrultusunda, hem depolama hem de dağıtım süreçlerinde sürekli iyileştirme çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz. Operasyonel mükemmeliyet hedefimiz doğrultusunda, makina öğrenmesi, görüntü işleme, üretken yapay zeka, büyük dil modelleri, simülasyon, digital ikiz, derini öğrenme(reinforcement learning) teknolojilerini kullandığımız yapay zekâ destekli birçok projeyi hayata geçiriyoruz. Bu projeleri üç ana başlık altında toplayabiliriz.
İlk olarak, depo süreçlerimizde, verimlilik, hız ve kaliteyi artıracak, operasyonlarımızı merkezine alan, görüntü işleme, derin öğrenme, makine öğrenmesi ve modellemesi teknolojilerini kullandığımız yapay zeka projelerimiz var. Bu projelerde hedeflerimiz; elimizdeki alan ve insan kaynağını en verimli şekilde kullanmak, anlık uyarı mekanizmalarıyla hata oranlarını azaltıp hizmet kalitesini artırmak. Yapay zekanın bize verdiği olanaklarla bu çalışmaları farklı teknolojileri bir arada kullanıp çapraz kontrollerle doğruladıktan sonra devreye alıyoruz.
İkinci olarak e-ticaret için, bizden hizmet alan markaların, müşteri hizmetleri birimlerinin işlerini kolaylaştıracak, ama asıl önemlisi o markanın ürünlerini alan nihai müşterilerin hızla bilgiye ulaşmasını sağlayacak müşteri hizmetleri bot projemiz.
Üçüncü başlık ise mevcut bilgi havuzumuzu büyük veri teknolojileriyle entegre ederek, hem çalışma arkadaşlarımız hem de müşterilerimiz için analiz süreçlerini hızlandıracak yapay zekâ tabanlı chatbot çözümleri geliştirmek. Bu çözümler; bilgiye ulaşmayı hızlandırıp izlenebilirliği ve şeffaflığı artıracak.
Biz, geleceğin yapay zekayı doğru ve etkin şekilde kullananların olacağına inanıyoruz. Yapay zekayı yalnızca bir araç olarak değil, akıllı bir yol arkadaşı olarak görüyoruz. Amacımız; ekiplerimizin iş yapış biçimlerine, müşterilerimize sunduğumuz hizmete ve içinde bulunduğumuz sektöre fark yaratan bir etki kazandırmaktır.
Yapay zeka odaklı stratejik dönüşüm, artık sadece yeni bir teknolojiye yatırım yapmanın ötesinde, kültürel bir değişim anlamına geliyor. Çünkü yapay zeka, yalnızca teknolojik bir çözüm değil; iş yapış biçimlerimize, düşünce yapımıza ve birbirimizle etkileşimimize dair yeni bir yaklaşım sunuyor. Bugün geldiğimiz noktada, yapay zekâ dönüşümü artık bir teknoloji tercihi değil, bir kültürel zorunluluk ve tartışmasız bir gerçekliktir.