İran ve Ötesi

Rusya ile yaşanan uçak krizinin zararları her iki tarafı da rahatsız ediyor olmalı. Kazananı olmayan bu krizin zaman içinde yumuşayarak ilişkilerin ve ticaretin normal seyrine dönmesini bekliyoruz.

Olumsuz olarak niteleyebileceğimiz bu süreçte, yüzünü batıya dönme çabaları sonuç veren İran’a uygulanan ambargonun kalkması ise önemli ve olumlu bir gelişme. Her ne kadar taşımacılık arenasında iki ülke sık sık karşı karşıya gelse de batıyla ilişki ve ticaretini geliştirme çabası içine girecek olan İran’ın öncelikli partneri, kısa vadede Türkiye olacaktır. Zaman geçip de İran ve batılı ülkeler arasındaki ilişki daha yerleşik hale geldikçe, Türkiye’ye biçilen rol azalacaktır. Yine de İran ile ticaret geçmişine sahip olan Türk şirketlerinin, avantajlarını iyi kullanmaları halinde geleceğin büyük pazarı İran’da önemli ticari mevziler ele geçirebileceklerini düşünüyorum.

İran’la artması beklenen trafik Rusya, Irak, Suriye, Mısır gibi yakın ticaret ortaklarının azaldığı bu kritik dönemde Türkiye için can suyu olacaktır. Fakat Türkiye’nin malını satarak ülkeye zenginlik getirebilmesi için daha da ileriye gitmesi gerekiyor. Yeni pazarlar edinmek ve oralara yönelik olarak sürdürülebilir ulaştırma hizmetlerini geliştirmek lazım. Şu anda denemesi yapılan, yoklamaya tabi tutulan Afrika’da, Amerika’da hedef ülkeler ve pazarlar var. Unutmamak gerekir ki ülkeler de insanlar gibi yakınlarıyla sorun yaşar. Temas olmazsa sorun da olmaz. Bu yüzden uzaklarda pazar sahibi olmak çok daha güvenli ve kazançlı bir yoldur. Türkiye’nin Geleneksel Avrupa ve Ortadoğu pazarlarının yanında yeni bölgelerdeki arayışları bu nedenle önem taşıyor.

Bu arayışlarda halen sıcaklığını koruyan bölgesel savaşlar ve en somut olarak da Rusya krizinin etkisi büyük. Fakat bir kapı kapanırken bir başka kapının açılması da şart. Üstelik uzaklarda pazar yaratmaya çalışırken yakın coğrafyaların sunduğu erişim kolaylıklarından da vaz geçilemez. Bu noktada İran, umutları canlı tutan somut bir seçenek oldu. Ambargonun kalkması ve acıkmış bir pazarın sınırında olması, Türkiye için güçlü bir seçenektir. Aynı zamanda ‘buradan nereye giderim’ gibi projeler de üretilebilir.

İki ülke ciddi bir rekabet içinde olmakla birlikte, uluslararası ticaret karşılıklı bir etkinlik alanıdır. Türkiye, İran üzerinden İranlı tüccar ve taşımacılarla işbirliği halinde çalışarak Afganistan, Pakistan, Hindistan gibi ülkelere kadar gidebilir. Türk mallarının o pazarlarda alıcısı olacaktır. Yeter ki satıcısı ve taşıyıcısı olsun ve işbirliği üst düzeyde sürdürülsün.

Unutmamak gerekir ki batı Avrupalı üreticiler mallarını Türkiye’nin doğusuna satıp taşınmasında da ya Doğu Bloku araçlarını ya da Türk araçlarını kullanırdı. Artık Türkiye de taşımacılık hizmetini daha verimli bölgelerde sürdürürken ihraç malının toplam maliyetini düşürecek hizmetleri daha doğudan almayı düşünmeli. Tabi bunun organizasyonunu en doğru şekilde lojistikçilerin yapacağını unutmamak gerekiyor. Bu operasyonun özü de taşımacılıktan lojistiğe geçmektir.

Sektörün tanıklığını yaptığım 32 yıllık dönemde Veysel Atasoy, Ekrem Pakdemirli, Yaşar Topçu, Cengiz Tuncer, Enis Öksüz, Oktay Vural gibi isimler ulaştırma bakanlığı yaptı. Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Tansu Çiller başbakanlıklarda bulundu. Kenan Evren ile Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanlığı yaptı. Turgut Özal, Süleyman Demirel, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan hem başbakan hem cumhurbaşkanı oldu. Ancak Ulaştırma Bakanlığı sonrası başbakan olan Binali Yıldırım sektör adına bir ilk oldu. Kendisini kutluyor ve döneminde tüm sorunlarını ve önemini yakından bildiği taşımacılık sektörünün önünün açılacağını ümit ediyorum.  

 

İlker ALTUN
ilker@aysberg.com

Kargohaber Dergisi (Sayı:209)

Scania Eğitim Laboratuvarı Konya'da Açıldı
Renault Trucks Yeni Modelleri İle Türkiye Turuna Çıkıyor
Iveco Group’un Yeni CEO’su Olof Persson Oldu
TruKKer Avrupa'da Hizmet Ağını Genişletmeyi Hedefliyor
Otokar, Atlas Kamyon Ailesine İki Yeni Model Ekledi