Ulaştırma Altyapısı Dünyaya Tanıtılmalı

Art arda seçimler, referandumlar, darbe girişimi ve terör saldırılarıyla belirlenen ülke gündeminde işe odaklanmak oldukça güç.

Artık gündemi değiştirmek, terörden, propagandalardan arındırılmış bir atmosferde işimize gücümüze bakma zamanı. Piyasalar yeterince oyalandı. Bu ortamda bile inşaatları ve açılışları yapılan alt yapı yatırımlarının ekonomiyi canlı tutma, propaganda ve tartışmalı olan doğru ya da yanlış bazı sonuçlarına odaklanmak yerine, bunlardan ülke adına en yüksek fayda nasıl sağlanır ona bakmak lazım.

Tüm bu alt yapı ve yatırımların -özellikle de yol, köprü, tünel, liman gibi yatırımların-, taşımacılık ve uluslararası lojistik açısından yarattığı olanaklar dünyaya yeterince anlatılamıyor. Yapılan yatırımların ve lojistik olanakların üstüne gitmek ve iç siyasetin ötesine geçip iç ve dış piyasalara pazarlamak gerekiyor.

Çevre tartışmaları, maliyet ve ihale süreçleri ve daha pek çok tartışma ile birlikte artık yerine yerleşmiş bu yapıları en iyi şekilde değerlendirmek herkesin görevi. Teknik ömürleri yettiği sürece bu köprüler yıkılmayacak, havalimanı çalışacak, kanal kapatılmayacak, tünel tıkanmayacaksa bunları en iyi şekilde kullanmak ve kullandırmak tüm ülkenin çıkarına.

Uluslararası etkinlikler ve ortamlar bu tür çalışmalar için birer fırsat arenasıdır. Ancak çoğu zaman bunu göremiyoruz. Bu köprüler, tüneller, kanallar, yollar, limanlar asıl olarak uluslararası pazarlarda tercih edilip, getirdiği yatırımlar ve faydalarla taçlanacaktır. Bunun için dünya ticaretinin aktığı ana arterler ile bağlantılar önem taşımaktadır. Avrupa’dan Çin’e gidiş gelişte bu yatırımların kullanımının sağlanması yeni bağlantılar kadar tanıtıma ve özel politikalara da dayanıyor. Tanıtım olanaklarını yeterince kullanıyor muyuz tartışmalı...

Örneğin üçüncü havalimanı kiralamaya açıldı ve dünyaya satılması gerekiyor. Ancak THY Cargo, Pegasus, Lufthansa, Sky Air, Qatar Airways gibi şirketlerin katıldığı ortak bir uluslararası etkinlikte havalimanı tanıtımının yer almaması bir eksiklik değil mi? Tüm kurgusu ağır tonajlı araçların, kamyon ve treylerlerin geçişi üzerine yapılmış olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü, önemli müşterilerinin yer aldığı bir ortamda kendini anlatma fırsatını kullansa kötü mü olur? Taşımacılık ve lojistiğe ilişkin hizmet sunan PTT’den TCDD’ye daha başka pek çok kamu kurum ve kuruluşun, Türkiye imajına destek ve özel çalışmalar gerektirdiği bir zamanda, dünya lojistiğinden daha çok pay almaya yönelik çalışmalar yapması şart değil mi? Tüm bunlar için katılımcısı ve ziyaretçisi ile nitelikli bir uluslararası fuardan daha iyi bir fırsat olabilir mi?

Büyük İstanbul Tüneli, Kanal İstanbul ve Çanakkale Boğaz Köprüsü de aynı akıbete uğramamalı. Daha proje aşamasından başlanarak uluslararası etkinliklerde anlatılmalı.

Türkiye taşımacılık ve lojistiğe dair tüm kurum ve kuruluşlarıyla, dünya lojistik pazarına çıkıp; ‘Yarattığımız altyapı olanaklarıyla artık Londra’dan Pekin’e kesintisiz bir ulaşım gerçekleştirmek mümkün’ demeli. Güzergah üzerindeki diğer ülke alt yapılarının iyileştirilmesi ve sistemlerin bir birini tanır duruma getirilmesi için lobi yapmalı. Ülkeler arası hukuki farklılıkların kalkması, taşımacılık ve seyahat belgelerinin bir birine denk olması için çalışmalı. Böylece dünya lojistik koridorlarının en canlı, en güçlü, en çok katma değer üreten güzergahı olmayı başarmalı. Böylesi çok daha güzel olacaktır. 

İlker ALTUN
ilker@aysberg.com

Kargohaber Dergisi (Sayı:220)

Scania, SUPER Modeliyle ‘Yeşil Kamyon’ Ödülünü Kazandı
Yelken Takımının Lojistik Sponsoru Arkas Line Oldu
Scania Eğitim Laboratuvarı Konya'da Açıldı
Renault Trucks Yeni Modelleri İle Türkiye Turuna Çıkıyor
Iveco Group’un Yeni CEO’su Olof Persson Oldu
TruKKer Avrupa'da Hizmet Ağını Genişletmeyi Hedefliyor